Joseph Roth,

Radetzky Marşı’nı Bir de Buradan Dinleyin

17.08.2021
Radetzky Marşı’nı Bir de Buradan Dinleyin

Eric Hobsbawm, 20. yüzyılın 1914-1991 yılları arasına sıkışmış “kısa” bir yüzyıl olduğunu söyler. Kısadır fakat her türlü ölçeği büyütür, aslında bir “aşırılıklar çağı”dır[1] ve bu niteliğiyle kendinden önce gelen o büyük çağdan büsbütün farklıdır. Eski yüzyıl iyi bitmemiştir ve yenisi topyekûn savaşla beraber felakete açılır. Sonraları I. Dünya Savaşı adını alacak olan Büyük Savaş’tır bu ve “imparatorluk çağı”nın[2] sonunu haber verir. Üst ve orta sınıfların, aydın çevrelerin ve elitlerin kısa zaman zarfında özlemle anıp yasını tutmaya başlayacağı bir devir sona ermiştir; belle époque geri dönmemecesine silinip gider.

Joseph Roth’u üne kavuşturan Radetzky Marşı, I. Dünya Savaşı sonunda yıkılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun temsil ettiği eski, güzel günlere duyulan böyle bir özlemi anıtlaştırır. Roman 1932’de yayımlanmadan önce Frankfurter Zeitung’da tefrika edildiğinde Roth bir önsöz yazar ve şunları dile getirir:

 

Tarihin zalim bir iradesi eski anavatanımı, Avusturya-Macaristan monarşisini yerle bir etti. Benim hem bir vatansever hem de bir dünya vatandaşı, bir Avusturyalı ve öbür Avusturya halkları arasında bir Alman olmamı sağlayan bu anavatanı sevmiştim.[3]

 

Radetzky Marşı bir vedadır. Eski Avrupa’yı ve hümanist değerlerini, bir dönemin coğrafyasını ve buna bağlı olarak kurulmuş mevcut kimlikleri istemeden geride bırakır. Romanda bu veda, asker bir aile olan ve içlerinden genç bir teğmenin İmparator I. Franz Joseph’in hayatını kurtarmasıyla yıldızı parlayan Trotta’lar üzerinden canlandırılır. Ailenin üç nesil öyküsüne odaklanan romanda Trotta’ların kaderi, yükselişleri ve düşüşleri, bekası için savaşan Habsburg monarşisine bağlanmıştır; ailenin akıbeti imparatorluğunkine paralel bir seyir izler.

Radetzky Marşı, adını Johann Strauss I’in aynı adlı bestesinden alır. Strauss bu eseri 1848 yılında Sardinya-Piemonte Krallığı’na karşı çarpıştığı Custoza Muharebesi’nden zaferle ayrılan Feldmareşal Radetzky’yi onurlandırmak amacıyla Avusturya-Macaristan İmparatorluk Ordusu’na ithaf etmiştir.

 

 

Avusturya-Macaristan İmparatorluk Ordusu’na ithafen Strauss’un Viyana’da yayımladığı Radetzky Marşı’nın kapak sayfası, 1848.

 

Marşa adını veren Çek asıllı asilzade Johann Joseph Wenzel Anton Franz Karl Radetzky von Radetz’in –dilerseniz biz ona kısaca Kont Radetzky diyelim– askerî kariyeri, Avusturya’nın da katıldığı Osmanlı-Rus savaşlarıyla başlar. 18. yüzyılın sonudur ve bu yüzyıl bitip de tarihler bir sonrakini yarıladığında Kont Radetzky artık Avusturya’nın en önemli ordu kumandanıdır.

 

Marşa adını veren Kont Josef Wenzel Radetzky von Radetz, 1850.

 

Roth, Strauss’un bestesini romanının ana karakterlerinden biri gibi kurgulamıştır. Roman boyunca hep bu marşın çalındığını duyarız:

 

Askerî bandoların kent alanlarında, belediye başkanı veya kaymakamın balkonu altında verdiği konserler hep Radetzky Marşı ile başlar. Bandonun bütün elemanlarının, gece uykularında bile çalabilecek kadar ezbere bildikleri bu melodiyi şefleri Nechwal, önlerinde duran notalardan çalmalarını çok gerekli görürdü. Ve her pazar günü, sanki bandosuyla Radetzky Marşı’nın ilk provasını yaparmış gibi büyük bir özen ve dikkatle elindeki değneği havaya kaldırır, emir dolu bakışlarını ortasında durduğu dairenin her yanına aynı anda dikerdi. Trampetler anafora kapılmış gibi hızlanır, flütlerin tatlı melodisi havalarda uçuşur ve oynak ziller coşkuya coşku katardı.[4]

 

Ritmik melodisiyle bu beste, kelimenin tam anlamıyla romanın leitmotif’idir, romanda geçmişe ve hatırlanmaya değer ne varsa onu temsil eder:

 

Gümüşten ağır kepçeler, fırında balığın masaya getirildiği büyük kâse, keskin meyve bıçakları, küçücük kahve fincanları, gümüş paralar kadar incecik, neredeyse kırılacak kaşıklar ve dışarıdan kulağa gelen Radetzky Marşı… İşte bütün bunlar onun için yaz, özgürlük ve baba ocağı demekti.[5]

 

Tam da bu nedenle Radetzky Marşı hatırlamaya yönelik bir çabaya, dolayısıyla hafızaya işaret eder ve evi, yuvayı, aidiyet duygusuyla insanın kendini bir ve bütün hissettiği güzel vatanı, görkemli Avusturya’yı simgeler:

 

İmparator onun çocuk gözünde çok iyi yürekli, yüce biriydi. O çok uzaklardaydı, fakat yine de bütün ordu mensuplarına çok yakındı. Onlar için lütufkâr bir imparatordu. Onun uğruna ölebilirdi, en güzel ölüm de askerî müzik eşliğinde, hele Radetzky Marşı çalarken olurdu![6]

 

Romanda marşı duymadığımız zamanlar, özlemle anılan güzel günlerin artık geçmişte kaldığını anlarız. Geri gelmeyecek bir zamandır bu:

 

Kulaklarında hâlâ onu hep mutlu etmiş olan Radetzky Marşı vardı. Bir imparatorluğun tüm görkemi gözlerinin önünden bir film gibi geçti![7]

 

Radetzky Marşı, Joseph Roth’un kuşkusuz en önemli eseridir. Habsburg monarşisinin çöküşünün politik nedenlerini ele almasıyla öne çıkar. Strauss’un bestesini ve Kont Radetzky’nin adını temsilî olarak ölümsüzleştiren eser, Perulu yazar Mario Vargas Llosa’ya göre bugüne dek yazılmış en iyi politik romandır.

Son olarak: Viyana Filarmoni Orkestrası’nın yeni yıl konserlerinin kapanış parçası olarak çalmayı, dinleyenlerin de ritimle beraber tempo tutmayı gelenek haline getirdiği Radetzky Marşı’nı bir de efsanevi şef Herbert von Karajan’ın yönetiminde dinleyin:

 

 

[1] Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991. Aşırılıklar Çağı, çev. Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996.

[2] Eric Hobsbawm, 20. yüzyıla damga vuran pek çok olgunun kökenini I. Dünya Savaşı’ndan önceki otuz yılda aramak gerektiğini belirtir. 1875-1914 arasında kalan bu zaman dilimine Hobsbawm “imparatorluk çağı” adını verir; bkz. Eric Hobsbawm, İmparatorluk Çağı: 1875-1914, çev. Vedat Aslan, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2010.

[3] Joseph Roth, Frankfurter Zeitung, 17 Nisan 1932.

[4] Roth, Joseph, Radetzky Marşı, çev. Ahmet Arpad, Can Yayınları, İstanbul, 2013, s. 32.

[5] Age, s. 38.

[6] Age, s. 37.

[7] Age, s. 240.

 

Diğer Blog Yazıları

Tümünü gör