“Otuz dört yıl boyunca en iyi dostumdu ama bunları hiçbir zaman konuşmadık. Beni de dövdüler Szeredy’yi de, hepimizi. Hepimiz sonunda itaat etmek zorunda kaldık. Ama bunları ileride ne Medve’yle ne Szeredy’le ne Énok Gereben’le ne de başkalarıyla konuştuk. Asla kendimizden ya da dünyanın halinden utandığımızdan değil, ilginç olmadığı için, önemli bulmadığımız için. Bütün bunlar sonunda hiçlere karıştı, hiç oldu ve tam da bir daha asla konuşulmaması için hiçe dönüştü.”
1920'ler, Macaristan. On yaşlarındaki üç oğlan –Bébé, Szeredy ve Medve– akranlarıyla birlikte demirden disiplinle örülmüş askerî eğitimin karanlık yüzüyle karşılaşacakları, Avusturya sınırındaki bir okulda bir araya gelirler. Kısa süre içinde de burada ailelerinin yanında öğrendikleri hiçbir şeye –nezakete, şefkate, tevazuya– yer olmadığını anlarlar. Şişman ya da miyop olan, kekeleyen ya da memleket özlemiyle ağlayan, kuralları sorgulayan herkes baştan kaybetmiştir. Böyle bir atmosferde, çocukların masumiyetlerini yitirmesi ve hayatta kalmak için birtakım seçimler yapması kaçınılmazdır.
1956 Macar Ayaklanması’ndan üç yıl sonra yayımlanan ve ülkede edebî bir sansasyon kabul edilen Sınırdaki Okul, 20. yüzyılın en iyi Macar romanlarından biri olmasının yanı sıra bir toplumun psikolojik okuması.
“Otuz dört yıl boyunca en iyi dostumdu ama bunları hiçbir zaman konuşmadık. Beni de dövdüler Szeredy’yi de, hepimizi. Hepimiz sonunda itaat etmek zorunda kaldık. Ama bunları ileride ne Medve’yle ne Szeredy’le ne Énok Gereben’le ne de başkalarıyla konuştuk. Asla kendimizden ya da dünyanın halinden utandığımızdan değil, ilginç olmadığı için, önemli bulmadığımız için. Bütün bunlar sonunda hiçlere karıştı, hiç oldu ve tam da bir daha asla konuşulmaması için hiçe dönüştü.”
1920'ler, Macaristan. On yaşlarındaki üç oğlan –Bébé, Szeredy ve Medve– akranlarıyla birlikte demirden disiplinle örülmüş askerî eğitimin karanlık yüzüyle karşılaşacakları, Avusturya sınırındaki bir okulda bir araya gelirler. Kısa süre içinde de burada ailelerinin yanında öğrendikleri hiçbir şeye –nezakete, şefkate, tevazuya– yer olmadığını anlarlar. Şişman ya da miyop olan, kekeleyen ya da memleket özlemiyle ağlayan, kuralları sorgulayan herkes baştan kaybetmiştir. Böyle bir atmosferde, çocukların masumiyetlerini yitirmesi ve hayatta kalmak için birtakım seçimler yapması kaçınılmazdır.
1956 Macar Ayaklanması’ndan üç yıl sonra yayımlanan ve ülkede edebî bir sansasyon kabul edilen Sınırdaki Okul, 20. yüzyılın en iyi Macar romanlarından biri olmasının yanı sıra bir toplumun psikolojik okuması.
Favorilere Eklendi
Favorilerime Git