Bilim tutkunu genç öğrenci Victor Frankenstein’ın yarattığı varlığı gördüğü anda söylediği bu sözler kendi çocuklarını terk eden Tanrı’nın hayal kırıklığının yansıması olarak yorumlandı. Frankenstein’ın yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya mahkûm edilen canavarıysa, ölü doğaya can veren yaratıcı tarafından bu dünyada tek başına bırakılan modern insanın kaderini temsil ediyordu.
Shelley’nin Frankenstein ya da Modern Prometheus’u, 18. yüzyıl Avrupa’sının Aydınlanmacı tutkularının kültür açısından korkunç sonuçlarını hayal eder. Bilimden yararlanarak “doğanın sırlarına nüfuz etme”ye yönelirken, insan doğası ve bedeni dahil olmak üzere her şeyi birer nesneye çeviren Aydınlanmacı arzu, Frankenstein’ı pişmanlıkla son bulacak bir serüvene sürükler: Frankenstein’ın canavarı, aslında aklın kendi canavarıdır ve şimdi sadece bu canavardan değil, onu yaratan aklın kendisinden de korkulması gerekmektedir.
Favorilere Eklendi
Favorilerime GitBilim tutkunu genç öğrenci Victor Frankenstein’ın yarattığı varlığı gördüğü anda söylediği bu sözler kendi çocuklarını terk eden Tanrı’nın hayal kırıklığının yansıması olarak yorumlandı. Frankenstein’ın yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya mahkûm edilen canavarıysa, ölü doğaya can veren yaratıcı tarafından bu dünyada tek başına bırakılan modern insanın kaderini temsil ediyordu.
Shelley’nin Frankenstein ya da Modern Prometheus’u, 18. yüzyıl Avrupa’sının Aydınlanmacı tutkularının kültür açısından korkunç sonuçlarını hayal eder. Bilimden yararlanarak “doğanın sırlarına nüfuz etme”ye yönelirken, insan doğası ve bedeni dahil olmak üzere her şeyi birer nesneye çeviren Aydınlanmacı arzu, Frankenstein’ı pişmanlıkla son bulacak bir serüvene sürükler: Frankenstein’ın canavarı, aslında aklın kendi canavarıdır ve şimdi sadece bu canavardan değil, onu yaratan aklın kendisinden de korkulması gerekmektedir.
Favorilere Eklendi
Favorilerime Git