“Sabır taşı olsa çatlar derler ya hani, ben o deyişi çok severim. Çatlayan bir taş… Taşın o sabit, yekpare halini gözünün önüne getir ve sonra damar damar, usul usul, için için çatladığını. Hastalık
Mektubunu okumak, kent ışıklarının peşimiz sıra sularda döne döne ışıldadığı dönüş vapuruna kısmet oldu. Yine korkularımı boşa; inancımı, umudumu haklı çıkararak geldin. İçim ısındı, ayazım dindi, çi
“Ah be Sabiha… Böyle yazasım varmış sana. Mekânındayım, göğün ve yerin ortasında. Adınla bilinen şu havaalanında. (…) İşte karşımda duruyorsun. Siyah-beyaz ölümsüzlüğünün içinde, en ışıltılı halinle